Published on Şubat 5th, 2020 | by admin
0SULTAN I. ABDÜLHAMİD TÜRBESİ
SULTAN I. ABDÜLHAMİD
20 Mart 1725’te İstanbul’da doğdu. Babası Sultan III. Ahmed, annesi ise Rabia Şermi Sultan’dır. 1730 Patrona Halil İsyanı’nda babası tahttan indirildiği sırada henüz beş yaşında idi. Çocukluk ve gençliği, kardeşleri ile sarayda göz hapsinde geçti. Sultan III. Mustafa’nın ölümü üzerine, 21 Ocak 1774’te Osmanlı Devleti’nin buhranlı bir döneminde kırk dokuz yaşında tahta çıktı. III. Mustafa devrinde başlamış olan ve devam eden Osmanlı-Rus savaşı 1774’te iki taraf arasında yapılan Küçük Kaynarca Anlaşmasıyla sona erdi. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti, başta Azak olmak üzere, kuzey sınırlarında önemli ölçüde toprak kaybına uğradığı gibi Kırım’ın bağımsızlığını kabul etmeye de mecbur oldu. I. Abdülhamid, Rusya ile devam eden savaşın bu şekilde sona ermesinden sonra Suriye, Mısır, Mora ve Anadolu’da çıkan karışıklıklara son verdi. İlerleyen dönemlerde Rusya ile olan münasebetler, Rusya’nın Osmanlı toprakları üzerindeki nüfuz mücadelesi yüzünden çok nazik bir safhaya geldi. 1787’de Osmanlı İmparatorluğu Rusya’ya savaş ilan etti. Ancak Rusya ile yapılan savaşlar Osmanlılar’ın aleyhine cereyan etti. Yaş, Hotin ve Özi kalelerinin düştü. Savaşın devam ettiği sırada sağlığı iyice bozulan I. Abdülhamid, âniden gelen bir felç sonucu, 7 Nisan 1789 vefat etti. Naaşı İstanbul Bahçekapı’da, bugünkü IV. Vakıf Hanı karşısında kendi yaptırdığı türbeye defnedildi.
Sultan I. Abdülhamid ıslahat hareketlerine ve bilhassa ordunun düzeltilmesine büyük önem verdi. Humbaracı ve Topçu Ocağı askerlerinin tâlim ve terbiyesine yakın ilgi gösterdi. Kaptanıderya Cezayirli Gazi Hasan Paşa vasıtasıyla da Osmanlı donanmasını yenileştirmeye çalıştı. 1775’te açılan Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyun’da deniz subaylarının yetiştirilmesine önem verdi. Tımarlı sipahilerle Yeniçeri Ocağı’nın düzene sokulması, Lağımcı ve Humbaracı ocaklarının düzenlenmesi hakkında yeni kanunlar çıkarıldı. Sürat Topçuları Ocağı’nı geliştirdi. Daha sonra gelen Fransız mühendisler tarafından 1776’da Tersane’de Tersane Mühendishanesi açıldı.
İyi huylu, merhametli ve gayretli bir padişah olan I. Abdülhamid’in on iki kızı ve yedi oğlu olmuş, fakat bunların çoğu küçük yaşta ölmüştür. Oğullarından sadece Şehzade Mustafa ile Şehzade Mahmud padişah olmuştur. I. Abdülhamid, on beş yıllık saltanatı süresince dâimî olarak devletin iç ve dış meseleleriyle uğraşmıştır. Silâhtar Seyyid Mehmed Paşa, Halil Hamîd Paşa, Koca Yusuf Paşa ve Cezayirli Gazi Hasan Paşa gibi değerli devlet adamları sayesinde ıslahat işlerinde büyük bir başarı sağlamış, ayrıca Fas ve Hindistan’daki Müslüman devletlerle münasebetlere girmiştir.
Türbe
- Abdülhamid, büyük kısmı İstanbul’da olmak üzere birçok mimari eser bırakmıştır. Bunların en önemlisi, 1777’de Sirkeci’de bugünkü IV. Vakıf Hanı’nın yerinde yaptırdığı imarethanedir. Bu imarethanenin yanına bir çeşme, sıbyan mektebi, medrese ve bir de kütüphane yaptırmıştır. Günümüze intikal eden türbe de söz konusu imarethanenin bir bölümünü oluşturur.
Türbenin köşeleri yuvarlatılmış kare planlı olup tamamen mermerden yapılmıştır. Türbe, diğer yapılarla birlikte ele alınıp tanzim edildiğinden dışarıda doğrudan doğruya türbeye girilememekte, revakın güney-batı kenarına bitişik bir dış kapı ile revak önündeki avluya geçilmektedir. Dış avlu kapısı üzerine sülüs hat ile Ankebut Suresi’nin 57. ayeti yazılmıştır. Aynı kapının iç yüzünde ise celî sülüsle Gafir Surtesi’nin 16. ayeti yazılıdır. Türbenin giriş kapısı üzerinde ise celi-sülüs hat ile Hattat Mehmed Emin’in yazmış olduğu Fecr Suresi’nin 27.-30. ayetleri yer alır. Giriş açıklığının iç kemeri üzerindeki diğer bir panoda Rahman Suresi’nin 26 ve 27. ayetler vardır. Dıştan iki katlı görünümdeki bu türbenin katları birbirinden düz kornişli bir silme ile ayrılmıştır. Üzeri kubbeli olan türbe 26 pencere ile aydınlatılmıştır. Türbenin içi kalem işi ile süslenmiştir. Türbenin kuzey duvarının ortasına Hz. Peygamber (sav)’in kadem-i saadeti (ayak izi) mevcuttur. Buraya yerleştirilen pano, dönemin zevkine uygun olarak hazırlanmış olup mermer işçiliğinin zarif ve ince bir örneğini teşkil eder. Pencere ve dolapların üzeri ile türbeyi çepeçevre saran bir yazı kuşağı vardır. Mermer üzerine sülüs hatla yazılmış olan bu kuşakta Mülk Suresi’ne yer verilmiştir. Kubbeyi taşıyan pandantiflerin içerisinde de madalyonlar halinde İsm-i Celil, İsm-i Nebi, Çehar-ı Yâr-i Güzin ile Hasan ve Hüseyin isimleri yazılıdır. Ayrıca kubbe içerisindeki yuvarlak madalyona da “Yâ âlimen bi-hâli aleyke ittikali” (Ey halimi bilen! Yalnız sana güvenir, sana sığınırı) yazısı dört kez yazılmıştır.
Türbede Sultan I. Abdülhamid’den başka Sultan IV. Mustafa (1808), Ayn-ı Şah Sultan (1779), Şehzade Ahmed (1776), Rabia Sultan (1779), Melikeşah Sultan (1781), Şehzade Mehmed (1780), Şehzade Mehmed Rüşdü (1851), Rabia Sultan (1781), Şehzade Bayezid (1811), Şehzade Murad (1870), Mevhibe Sultan (1840), Şehzade Murat (1784), Şehzade Mehmed (1784), Fatma Sultan (1790), Şehzade Süleyman (1785), Alimşah Sultan (1785), Emine Sultan (1809), Saliha Sultan (1786), Emine Sultan (1809), Saliha Sultan (1786), Emine Sultan (1790) medfundur.